REKABET KURULU TARAFINDAN İZMİR KUYUMCULAR ODASINA YÖNELİK VERİLEN 16-35/603-268 Sayılı İHLAL KARARININ REKABET HUKUKU UNSURLARI DOĞRULTUSUNDA İNCELENMESİ

Yazar: Tolga KUTSAL

Editör: Alper ARSLANTAŞ


Kısaltmalar

AT: Avrupa Topluluğu

ATA: Avrupa Topluluğu Anlaşması

ATAD: Avrupa Topluluğu Adalet Divani

Bkz.: Bakınız

C.: Cilt

RG: Resmî Gazete

RKHK: Rekabetin Korunması Hakkında Kanun

S: Sayı

s: Sayfa

TTK: Türk Ticaret Kanunu

vb.: ve benzeri


GİRİŞ:

            Rekabet (Competition) kavramı liberal ekonomi modelinin önemli getirilerinden biridir. Filolojik olarak Arapça kökenli bir kelime olan rekabet; denetleme, kontrol etme anlamına gelmektedir. Günümüzde tanım olarak, aynı işle uğraşan kimse ve kuruluşların bir şeyi (şeyler) daha iyiye daha istenene yükseltmek için yarışması olarak bilinmektedir. 

Rekabet Hukukunun mantığına yönelik yapılacak olan incelemenin sağlıklı bir sonuç verebilmesi için öncelikle tarihsel süreçte liberal ekonomi ve iktisadi teşebbüsler arasındaki rekabet unsurunun nasıl ilerlediğine dair bilgi verilmesi isabetli olacaktır. 1789 Fransız İhtilali sonrasında yeni ekonomik düzeni elinde tutan bir sınıf ortaya çıkmıştır. Bu grup burjuvazi olarak tanınmıştır. Ticaretin iplerini elinde bulunduran bu kesim, yasal olarak bir meşruiyet kazanarak girişimlerini ve varlıklarını garanti altına almıştır. Devamında Sanayi Devrimi’yle beraber büyük işletmeler kurulmuş, yeni girişimler ve iş sahaları ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda yasal düzenlemeler de bu atılımı takip etmiştir. Rekabetin ve dolayısıyla ona ilişkin problemlerin bu kadar hızlı gelişmekte olan ticari dünyada daha çok gündemde olması da kaçınılmaz hale gelmiştir. 

Liberal ekonomik düzenin yapıtaşı ekonomik faaliyet gösteren birimler arasındaki ilişkilerin mevcudiyetidir. Ekonomide temel işleyiş, faktörleri bir araya getiren girişimcilerin yaptığı faaliyete dayanır. Girişimciler ekonomik faaliyetlerini yerine getirirken serbest piyasa ekonomisinin gereklerinden birisi olan rakipleriyle karşı karşıya gelirler. Gerek piyasaya sunulacak ürün, hizmet veya bir başka arzın bedelinin belirlenmesinde (fiyat tespiti) gerek arz edilecek şeyin coğrafi yerinin belirlenmesinde veya daha başka bir durumda rekabetin ortaya çıkması muhtemeldir. Zaten serbest piyasa ekonomisinin temellerini oluşturan bu yapı; arz edilecek şeyin tüketiciye en ucuz, en rahat ve en güvenli şekilde ulaştırılmasını amaçlar. Bu sayede birbirinin rakibi olan teşebbüsler arası rekabet ortaya çıkar. Ekonomik menfaatin sağlanması için taraflar en iyi şartlarda arz için çalışırlar. 

Bu bağlamda serbest piyasa ekonomisinin tüm birimlerinin iç işleyişini düzenlerken, teşebbüsler arası rekabetçi piyasanın bozulmasını engelleyen kurallar konulması ise Rekabet Hukukunun alanını kapsamaktadır. Bilindiği üzere Rekabet Hukukuna yön veren iki hukuk sistemi mevcuttur. Bunlar Anglosakson Hukuk Sistemi ve Kıta Avrupası Hukuk Sistemidir. İki anlayış birbirinden farklı gelişmiş ve Türk Rekabet Hukuku, Kıta Avrupası Hukuk Sisteminin yapısını benimsemiştir. Böylece kanuni düzenlemeler mevzuata dahil olmuş, Anglosakson anlayışı gibi içtihatlar üzerinden bir birikim ortaya çıkmamıştır. Yine de ileride ifade edeceğimiz üzere ATAD ve Rekabet Kurulu kararları Rekabet Hukukuna ciddi konu olmuş, öğreti ve mevzuat da bu perspektifte gelişme göstermiştir. Türk Hukuku açısından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Haksız Rekabet hükümleri, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun, Rekabet Kurumu tebliğleri vb. sair mevzuat hukukumuzda rekabet piyasalarındaki ortaya çıkmış veya çıkması muhtemel hukuka aykırılıkları önlemek, rekabet piyasayı düzenlemek için Avrupa Topluluğu Anlaşması ve diğer örneklerinden yerel şartlara göre düzenlenerek mevzuatımıza dahil olmuştur. 

Nihayetinde araştırmaya konu kararın incelemesi aşamasında ele alınmış olan mevzuat doğrudan RKHK’dir. Bu bağlamda kavramların değerlendirilmesi, hukuka uygunluk incelemesi yapılması, muafiyet halinin mevcudiyetinin sorgulanması gerekmektedir. İzmir Kuyumcular Odasına yönelik verilen rekabeti kısıtlayıcı uygulama olan teşebbüs birliği kararlarını incelerken sırasıyla araştırmaya konu olayla birlikte şu konu başlıkları iç içe incelenecektir: i) teşebbüsün mevcudiyeti, ii) rekabeti kısıtlayıcı teşebbüs birliği kararı olup olmadığı değerlendirilmesi iii) teşebbüs birliği kararının rekabete etkisi ve buna bağlanan sonuçların değerlendirilmesi.


 BİRİNCİ BÖLÜM

  1. OLAYDAKİ TEŞEBBÜSÜN MEVCUDİYETİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

1.RKHK madde 3 bağlamında:

RKHK’nin 3. Maddesi’nde, teşebbüs “piyasada mal ve hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri” olarak ifade edilmektedir. Ayrıca Güven’e göre teşebbüs “piyasada mal ve hizmetlerin üretimi, pazarlanması veya satışı gibi iktisadi faaliyet gösteren ve bu faaliyetleri sırasında bağımsız karar verebilen gerçek veya tüzel kişileri ifade eder. İktisadi faaliyetleri sırasında piyasada bağımsız karar veremeyen gerçek veya tüzel kişiler, ekonomik kararlarını, kontrolü altında verdikleri gerçek veya tüzel kişilerle birlikte ekonomik bir bütün oluşturur ve tek bir teşebbüs sayılırlar” şeklindedir[1]. Bununla bağlantılı olarak yine ATA’da da benzer tanımlar mevcuttur. 

Bu bağlamda ekonomik faaliyette bulunan bir girişimcinin teşebbüs sayılabilmesi için tanımdan da anlaşılabileceği gibi bazı unsurları sağlayabilmesi gereklidir. Rekabet Kurulu kararlarına konu olmuş birçok başvuru buna ilişkin değerlendirmeye dahi alınmamış olabilir. Bu bağlamda bağımsız karar alabilme gücüne sahip gerçek veya tüzel kişilik ayrımı yapılmaksızın her birim teşebbüs olarak kabul edilebilir. Özellikle ifade etmek gerekir ki buradaki bağımsızlık unsuru ekonomik bir bağımsızlıktır. Hukuki bir bağımsızlık önem arz etmemektedir. Birimler ekonomik olarak kendi kararlarını alabilmelidir. Ayrıca bir diğer unsura da değinilmesi gerekir. Ekonomik bağımsızlığın yanında ekonomik bakımdan bir bütün teşkil etme unsuru da mutlaka ekonomik girişimde bulunmalıdır. Öte yandan teşebbüslerin tüzel kişiliğe haiz olup olmamasının da bir önemi yoktur. Bu bağlamda TTK kapsamında ticari işletme ve hatta esnaf işletmesi olmayan girişimlerin de teşebbüs olmasının mümkün olabileceği açıktır yeter ki kanuni tanımdaki unsurları karşılasın. 

Olayda İzmir Kuyumcular Odasını oluşturan girişimciler altın ticareti ile uğraşmaktadırlar. Ekonomik faaliyetlerinde bir bütün arz etmeleri ve bağımsız karar alabilme gücüne sahip olmaları teşebbüsün kanuni tanımına uygun olduğunu göstermektedir. Kurul, bu bağlamda odanın kararını teşebbüs birliği kararı olarak nitelendirmiş ve ihlal incelemesinde bulunmuştur. 


İKİNCİ BÖLÜM 

 2. REKABETİ KISITLAYICI TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARI OLMASI 

2.1. Teşebbüs Birliği Kararları:

Teşebbüs birliklerinin kuruluşu ile ilgili prosedür ve uygulama, teşebbüsler arası anlaşmalar kapsamında yer alırken kurulduktan sonra teşebbüs birliği tarafından alınan üyelerinin faaliyetine ilişkin kararlar, teşebbüs birliği kararları olarak kabul edilmektedir[1]

RKHK’nin 4. Maddesi’ne göre, belirli bir mal veya hizmet piyasasında rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını güden veya bu etkiyi doğuran teşebbüs birliklerinin kararları hukuka aykırı ve yasaktır.

            Buradan da anlaşıldığı gibi teşebbüs birliklerinin kararları tavsiye niteliğinde olsun veya olmasın teşebbüs birliği organları tarafından alınan kararların bağlı kişiler tarafından uygulanması durumunda sorumluluk doğar. Nitekim bağlayıcı ve denetime tabi kararlar her halükârda RKHK 4 kapsamına girer. Ayrıca belirtilmesi gereken bir diğer husus teşebbüs birliği kararlarının etkisi yönünden yorumlanmasıdır. Madde lafzından anlaşıldığı üzere kararın rekabeti kısıtlamış olması zorunlu değildir. Rekabet kısıtlanmasa bile kısıtlanacağı açık olan durumlar da hukuka aykırı ve yasaktır.

2.2. Kararın Hukuki Niteliği:

Medeni Hukuka göre karar çok taraflı bir hukuki işlemdir. İrade beyanları, karşılıklı değil; aynı yöne doğrudur. Karar, bir kişi topluluğunda, herhangi bir sonuca ulaşmak için yeter sayıda kişinin iradelerini aynı yönde açıklamaları şeklinde ortaya çıkan bir hukuki işlemdir[2]. Rekabet Hukukunda teşebbüs birliği kararından bahsetmek için ise öncelikle teşebbüs birliği var olmalıdır. Genel olarak teşebbüs birliği organının aldığı kararlar, üyelerin oy çokluğuyla alınırken öte yandan resmi yetkili bir organla karar alınması da mümkündür. Bunların dışında yetki sahibi olmayan bir organ olmasa bile alınan kararın üyeler ve birlik tarafından fiili olarak uygulanması ile de RKHK 4 gündeme gelebilir. Genel itibariyle kararlar genel kurul ve yönetim kurulu gibi karar alıcı mekanizmayla alınır.

Genel itibariyle teşebbüs birliği kararları bağlayıcılık yönünden üyeleri bağlayacaktır. Üyelerin hepsi olumlu oy vermiş gibi sorumlu tutulacağı fikrindeyiz. Üyelerin teşebbüs birliği kararlarına olumsuz oy vermeleri hatta toplantıya katılmamış olmaları bile sorumluluklarını ortadan kaldırmayacaktır. Ancak sorumluluğun belirlenmesinde üyelerin bu duruma yönelik tutumları mutlaka değerlendirmeye alınacaktır. Bu bağlamda üyelere yönelik bir yaptırım belirlenmediği Kurul Kararın’da göze çarpmaktadır. Kaldı ki olumsuz tavır sergileyen ve beyanda bulunan üyelerin dahi sorumluluğuna dair değerlendirme yapılması gerekirken kurumunun kararında genel itibariyle Odanın tutumu ele alınmıştır. Oda Başkan’ı Turgay Baransel’e yönelik bağlanan sonuçta, ihlalde belirleyici etkisi olmadığına dair değerlendirme yine bizce isabetsizdir. Gerek imzasız yazılardan gerek üye beyanatlarından kararı dikte edici tutumu, Turgay Baransel’in kararın uygulanmasında açık bir etkisi olduğu görüşündeyiz. Özetle bağlayıcılık bakımından üyelerin ve Oda Başkan’ın sorumluluğu bizce mevcuttur. Gayet tabi olumsuz tutum sergileyen üyelerin sorumluluğu ayrıca değerlendirilmesi gerekecektir. 

2.3.  Karar Türleri: 

  • Bağlayıcı Kararlar: Teşebbüslerin kararlarını alırken Kurum kararlarına en çok etkili olan karar tipidir. Kanuni tanıma uymakla beraber direkt olarak yasa ve tüzük gereği teşebbüslerin aldığı kararlar, organları ve birliğe bağlı teşebbüsleri bağlar. Kaldı ki bu bağlamda öğretideki bazı görüşlere göre ilgili toplantıda yer almayan teşebbüsleri, hatta kararı kabul etmeyen teşebbüsleri bile bağlayacağı ifade edilmektedir. Üyelerin bu kararlara uymaması tarafında birlik tarafından cezai yaptırımlar uygulanabilecektir[1]. Araştırmaya konu karardaki delil incelemesi yapılırken ortaya çıkan değerlendirmede Oda’nın üyelere yönelik denetleme yapması, cezai yaptırım uygulaması teşebbüs birliğinin altın fiyatları üzerinde aldığı fiyat uygulaması kararının bağlayıcı olduğunu göstermektedir. 
  • Tavsiye Niteliğinde Kararlar: Tavsiye niteliğinde olan kararlar, hukuka aykırı şekilde rekabeti sınırlıyorsa ya da böyle bir etki doğuruyorlarsa hükümsüz kabul edilecekleri gibi hukuka aykırılığın gerçekleşmesi için, birliğe üye teşebbüslerin karara uymaları da aranmamaktadır ki bu durumda sadece kararın varlığı yeterlidir[2]. Odanın almış olduğu fiyat tespiti kararının oda tarafından yapılan savunma tavsiye niteliğinde olduğu, üyeler bakımından bağlayıcı olmadığı bilinir. Lakin buna yönelik uygulamada Kurum’un diğer incelemelerinde kararın niteliği fark etmeksizin amaç yönünden rekabeti kısıtlayıcı etki doğurmasa da ihlalin varlığını ortaya koymuştur.

Genel itibariyle gerek kanunun lafzından gerek kaynak mevzuatın incelemesinden doğan sonuçta da kararın tavsiye veya bağlayıcı nitelikte olup olmadığı önemsizdir. Doktrinde Aslan’a göre kanunda bağlayıcı karar veya tavsiye karar ayrımı yapılmadığını ve kararın hukuki niteliğinden çok fiili niteliğinin önemli olduğunu vurgulamıştır. Diğer bir deyişle, birliğin kararı nedeniyle rekabet sınırlanıyorsa, kararın bağlayıcı veya tavsiye olması önemli değildir. Araştırmaya konu kanun ve kaynak mevzuat ve kararlar çerçevesince asıl amaç rekabet ihlallerini önlemektir. Kaldı ki Oda’nın yaptığı savunmada Kurum’un değerlendirmesi açıktır. Durumun gerek yapılan ankette ifadelerin hep tekdüze bir şekilde verilmiş olması gerek diğer çelişkili beyanlar hatta uygulanan cezai yaptırımın yardım toplama gibi bir bahaneye dayandırılması kararın bağlayıcı niteliğini ortaya koymaktadır. 

Öte yandan kanunun bazı durumlarda teşebbüs birliklerine asgari fiyat belirleme yetkisi verdiği bilinmektedir. Teşebbüs birlikleri bazı durumlarda kanunun kendilerine verdikleri yetkiye dayanarak asgari fiyat tespitini belirlemeleri de mümkün olacaktır[3]. Örneğin Avukatlık Kanun’u, TBB’ye bu yetkiyi verebilmektedir. Lakin gerekli mevzuat incelemesi yapıldığında Oda’nın böyle bir yetkisi olmadığı açıkça bellidir. 

2.4. Teşebbüs Birliğinin Uyumlu Eylemeleri Açısından Değerlendirme:

Teşebbüs birliği kararları RKHK bakımından ihlal teşkil etmesinin yanında teşebbüs birliği eylemleri de rekabettin ihlaline yol açmaktadır. Herhangi bir anlaşma veya organlar aracılığıyla verilmiş resmi bir karar olmadan da teşebbüs birliği işlemleri rekabetin ihlaline yol açabilir. Böyle hallerde fiili bir uygulamanın varlığı ihlal için yeterli görülmüştür. Olayda açıkça görüldüğü üzere resmi ve yazılı bir karar inceleme dosyasına derç ettirilmemiştir. Lakin imzasız yazılı belgelerde fiyat birlikteliği uygulamasına yönelik ifadeler mevcuttur. Bu durumda fiili bir uygulama birliğinin varlığı açıkça ortadadır. Güven[4]’in Kurul kararlarına yönelik değerlendirmesine göre bir davranışın uyumlu eylem olabilmesi için

  • En az iki veya daha fazla teşebbüsünü davranışlarında bilinçli bir paralellik olması gerekir. Bu bağlamda konu ile ilgili olarak teşebbüsler arasında yazılı ya da sözlü olarak yapılan çeşitli toplantılar, tartışmalar, bilgi alışverişi, teati edilen mektuplar, fakslar, telefonlar, e-posta yoluyla haberleşme gibi çeşitli temaslar olabilir. 
  • Bu davranışlar ilgili pazardaki teşebbüslerin davranışlarını etkileme teşebbüslerin gelecekteki rekabetçi davranışlarındaki belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla yapılmalıdır. 
  • Yine teşebbüsler arasındaki bu davranışlar, ilgili teşebbüslerin davranışlarını, serbest bir rekabet ortamında belirlenmeyecek bir şekilde oluşturmaya veya değiştirme etkisine sahip olmalıdır. 
  • Teşebbüslerin birbirine paralel olan davranışlar ekonomik ve rasyonel gerekçelere dayanmamalı ve bu davranışlar sonucunda rekabet kısıtlanmalıdır[5].

Olayda ise ifade etmiş olduğumuz gibi Odaya hitaben yazılan imzasız yazılar durumun direkt örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaldı ki henüz gerçekleştirilmemiş ekonomik faaliyetler için de ihlal ortaya çıkacağı öngörülebilirdir. Pazardaki teşebbüsler ile ilgili genel tutum sebebiyle etkilenebilir hale gelecektir.  Bu bağlamda Oda üyelerin ticari faaliyetleri hakkındaki kararlarını bağımsız alamamasına sebep olmuş, rekabet ortamının sağlanmamasına asgari fiyat tespiti uygulamasıyla küçük işletmelerin korunması sağlanırken büyük ölçekli işletmelerin daha düşük fiyata mal ettikleri altınlar belli bir fiyatın altında satılamadığı için serbest rekabet ortamına zarar vermiştir. Ayrıca bu uygulama kesinlikle ons altın fiyatlarındaki değişimden veya başka bir genel sebepten dolayı yapılmamış, ekonomik ve rasyonel bir alt yapı da sağlanmamıştır.  Bu duruma örnek olarak Rekabet Kurulunun maya üretici kararında üretici firmaların bir alt kademedeki bayilerin maya fiyatlarını yükseltmeleri sadece dikey bir kısıtlama olarak da değerlendirilmemiş aynı zamanda yatay rekabeti doğrudan etkileyeceği belirtilmiş, bayilerin böylece mayayı yeni liste fiyatları üzerinden piyasaya arz etmesi sağlanmış ve böylece bayiler arası rekabet engellenmiştir[6].

            Genel itibariyle araştırmaya konu olayın teşebbüs birliği kararı veya uyumlu eylem olduğuna dair ciddi deliller mevcuttur. Kurulun madde 4 bağlamında değerlendirmesi halihazırda bizce uygun ve isabetlidir. 


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARININ DOĞURDUĞU ETKİ VE BUNA BAĞLANAN HUKUKİ SONUÇLAR

Bilindiği üzere RKHK’ da rekabetin kısıtlanması için teşebbüsler arası bir anlaşma, uyumlu eylem gerekliliğine ihtiyaç vardır. Olayda ifade edilen ve Kurul kararına konu olmuş şekliyle İzmir Kuyumcular Odası daha önceki açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere bir teşebbüs birliğidir. Alınmış olan altın fiyatlarındaki asgari ücret tespiti ve uygulanması hakkında olduğundan ötürü RKHK’nin 4. Maddesinde sayılan ihlal hallerinden olan “mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kâr gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi” kısaca fiyat tespiti durumudur. Bu durumda yine madde 4 itibariyle bu durumun hukuka aykırı ve yasak olduğu sonucuna varılmaktadır. Öncelikle rekabete aykırı bu hallerin, hukuka aykırı ayrıca yasak olması rekabet ihlallerinde bulunan teşebbüs ve teşebbüsler birliğinin bu durumda anlaşmaları, kararları ve uyumlu eylemlerinin akıbetinin ne olacağı değerlendirilmelidir. Olayda görüldüğü üzere Kurul tarafından bir cezai işlem uygulanmıştır ve bunun niteliği değerlendirilecektir.

3.1. Teşebbüs Birliği Kararının Rekabete Etkisi:

3.1.1. Rekabetin Sınırlanması, Amaç ve Etki:

Olayda görüldüğü üzere bir fiyat tespiti yapılmıştır. Bu bağlamda ortada var olan bir iktisadi teşebbüsteki dengeler Oda tarafından bozulmuştur. Piyasadaki rekabet edecek teşebbüsler bir asgari fiyat uygulamasıyla fiyat üzerinden rekabet edemez hale gelmiştir. Gayet tabi burada ticari hayatta mutlaka kayda değer bir sınırlanma halinin mevcudiyeti önemlidir. Değerli maden ticaretiyle uğraşan kuyumcuların böyle bir uygulaması mutlaka serbest rekabet ortamını etkileyecektir. Ayrıca rekabetin kısıtlanması için ve RKHK 4’ün uygulanabilmesi için teşebbüs birliği kararlarının üçüncü kişiler üzerinde doğrudan etkili olması gerekmektedir. Odanın almış olduğu ve üyeler tarafından uygulanmakta olan karar, bu fiyatların muhatabı olan tüketicileri doğrudan etkilemektedir. Zira bu yönden fiyat tespiti açıkça amaç yönünden rekabeti sınırlayıcıdır. Zira öğretideki görüşe göre rekabeti sınırlama amacı açıksa, inceleme konusu ilişkinin kendisinin veya en azından rekabeti bozucu hükümleri “per se” rekabet ihlali oluşturduğu ve bu durumda rekabet üzerindeki etkilerin incelenmesi gerekmediği ifade edilmektedir[1].

3.1.2. Bağlanan Sonuçlar:

Rekabeti kısıtlayıcı teşebbüslere arası anlaşma, uyumlu eylem, teşebbüs birliği kararlarının bazı halleri mevcuttur.

3.1.2.1 Geçersizlik:

RKHK madde 56’ya göre “Bu Kanunun 4’üncü maddesine aykırı olan her türlü anlaşma ile teşebbüs birlikleri kararı geçersizdir.” denilmektedir. Geçersizlik, bir hukuki işlemin yöneldiği hukuki sonuçları meydana getirebilme gücünden yoksun olması anlamına gelmektedir[2].Askıda geçersizlikte ise kararın hüküm ifade edip etmeyeceği belli değildir ayrıca bu tür geçersizlik, işlemdeki eksiklik, mevcut hükümsüzlüğün ortadan kalkabilmesi, iptal kabiliyeti gibi ayrımlara tabi tutulabilir[3]. Arı[4], Türk rekabet hukukunda kabul edilen geçersizliğin özel bir geçersizlik türü olduğunu değerlendirilebileceğini ifade ederken, Aslan[5] ise RKHK’nin 4. Maddesi kapsamına giren kararlar hakkında muafiyet kararı verilene kadar askıda geçerliliğin söz konusu olacağını belirtmiştir.

3.1.2.2. Yasaklama:

RKHK’nin 9. Maddesi uyarınca “Kurul, ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi üzerine veya resen bu Kanunun 4, 6 ve 7. Maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine bu Kanunun Dördüncü Kısmında belirtilen hükümler çerçevesinde, rekabetin tesisi ve ihlalden önceki durumun korunması için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları kapsayan bir kararı bildirir.”Denmektedir. İfade edilen bu karar bir emir niteliğinde olacağı ve uyulmadığı takdirde RKHK madde 17 uyarınca her gün için ayrı ayrı para cezası kesileceği ifade edilmektedir. 

3.1.2.3. Muafiyet:

RKHK madde 4’ün işlevi rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarının mevcut veya mevcut olması ihtimali durumlarında gerektiğinde önleyici gerektiğinde de ifade ettiğimiz üzere yasaklayıcı olmasıdır. Lakin eğer madde 4’te yer alan haller madde 5’te yer alan koşulları ayrı ayrı sağlaması durumunda muafiyet hali sağlanacağı bu bağlamda yaptırım uygulanmayacağı ifade edilmektedir. Şartlar şunlardır;

a) malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması; 

b) tüketicinin bundan yarar sağlaması;

c) ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması;

d) rekabetin a) ve b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması […]” 

Sanlı, muafiyete ilişkin düzenlemenin, 4. Maddedeki yasağın katı bir şekilde tatbik edilmesi halinde doğabilecek sakıncaların giderilmesi ve bu maddenin uygulanmasında gerekli esnekliğin sağlanması amacına hizmet ettiğini belirtmektedir[6].

Bu bağlamda öncelikle ilgili dört şart sağlandığı takdirde rekabet kurulu tarafından muafiyet kararı verilebilecektir. Araştırmaya konu olan Kurul kararında Oda’nın savunmasında yapmış olduğu muafiyet talebi mevcuttur. Öncelikle bu talebin 

Gerekliliğine dair herhangi bir düzenlemeye rastlanılmamıştır. Kaldı ki doktrinde de tarafların aralarındaki anlaşmanın RKHK’nin 4. maddesine aykırı olmadığını düşündüğü Kurul’dan da menfi tespit yönünde karar verilemeyeceği takdirde, bireysel muafiyet talebinde bulunabilecekleri mümkün olabileceği ifade edilmektedir[7]. Buradan çıkarılabilecek sonuç da talebin gerekli olmadığıdır. Araştırmaya konu Kurul kararı incelendiğinde asgari fiyat uygulamaları üyelerin bir kısmına pozitif etki yaratsa dahi madde 5’teki muafiyet şartlarını ayrı ayrı ihlal etmektedir. 


GENEL DEĞERLENDİRME:

Rekabet Kurulu 16-35/603-268 sayılı kararında İzmir Kuyumcular Odasının başta altının satış fiyatını belirlemek ve fiyatlara uymayan esnafa bazı yaptırımlar uygulamak suretiyle, birtakım faaliyetlerle 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal edip etmediğinin tespiti ve değerlendirmesi yapmıştır. Gerekli değerlendirmeler üye beyanları, imzasız yazılı kağıtlar, anket sonuçları vb. araçlarla yapılmış Kurulca İzmir Kuyumcular Odasına idari para cezası uygulanmıştır. Harici olarak Oda Başkanı Turgay BARANSEL’in ihlalde belirleyici etkisinin bulunmadığı değerlendirildiğinden, söz konusu kişiye idari para cezası verilmesine gerek olmadığı kararı verilmiştir. 

Araştırmaya öncelikle mevcut bir teşebbüsün varlığına yönelik değerlendirmeyle başlanmıştır. Bir girişimin teşebbüs olması için bağımsız iktisadi faaliyet göstermesi aynı zamanda iktisadi bir bütünlük teşkil etmesi gerekir. İzmir Kuyumcular Odası’nın ve üye kuyumcuların bu yönden bir sorun teşkil etmediği açıktır. 

Kurul Kararı konusunda da ifade edildiği üzere RKHK kapsamında teşebbüs birliği kararının veya uyumlu eylemin rekabeti kısıtlayıcı olmasına yönelik bir değerlendirme başlamıştır. Oda tarafından alınan karar itibariyle asgari fiyat uygulaması ortaya çıkmış, kurulca bu teşebbüs birliği kararı olarak nitelendirilmiştir. Kaldı ki bizce de bu niteleme isabetlidir zira verilmiş olan Oda kararıyla birlikte asgari fiyat uygulaması yapılmıştır. Oda tarafından denetleme ve yaptırım işlemleri gerçekleştirilmiştir. Böylece Oda kararına bağlayıcı bir nitelik de kazandırılmıştır. Oda tarafından kararın bağlayıcı olmadığına yönelik savunmalar yapılmıştır. Bunlardan en kayda değeri, yapılan anketteki çarpıcı ve neredeyse birbirinin kopyası niteliğindeki ifadelerdir. Kurul bu durumu değerlendirmiş anketteki objektifliğin şaibeli olduğunu ortaya koymuştur. Kaldı ki Oda’nın da ifade ettiği gibi tavsiye niteliğinde bir karar mevcut olsa dahi yine de ihlalin mevcut olacağı görüşünü belirtmiş ve isabetli bulduğumuzu eklemiştik.

Öte yandan muafiyetin şartlarının olmadığına yönelik değerlendirme de bizce isabetlidir. Çünkü ortada ekonomik veya teknolojik gelişmeyi destekleyen bir karar, tüketiciye yönelik bir faydalı bir tutum mevcut değildir. Ayrıca ekonominin değerli maden alım-satımı yapan bir kesiminde ciddi manada rekabet kısıtlanmıştır. Böylece RKHK madde 5’teki muafiyet halleri sağlanmamıştır.           Bu değerlendirmeler sonucunda Kurul Oda’nın almış olduğu karara yönelik rekabeti kısıtlayıcı teşebbüs birliği kararı nitelemesi yapmış ve Oda’ya idari para cezası uygulamıştır. Bizce bunda herhangi bir isabetsizlik olmasa da Turgay Baransel’in ihlalde belirleyici etkiye sahip olmaması sebebiyle idari yaptırım uygulanmaması isabetsizdir. Oda üyeleri tarafından Turgay Baransel’e yönlendirilmiş imzasız yazılarda açıkça durum görülmüştür. Şahsın ihlalin uygulanma aşmasında belirleyici etkisi olduğuna bizce ortadadır. Hatta yine kayıtlarda kararın uygulanmasına yönelik baskıcı tavırlar görülmekte olup yine delil olarak gösterebilirdir.

DİPNOTLAR:

[1] Güven, s. 68-69; G. A. Öz, Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması, Rekabet Kurumu, Lisansüstü Tez Serisi No: 4, Ankara 2000

[2] P. Güven, Rekabet Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2005, s. 118 

[3] İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s71 son erişim tarihi 25.11.2021

[4]İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s18 son erişim tarihi 2.12.2021

[5] İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s19 son erişim tarihi 2.12.2021

[6] Güven, Rekabet Hukuku s 82

[7] Güven, Rekabet Hukuku s 83

[8] Rekabet Kurumu Başkanlığı Kurul Kararları Dosya No: D3/2/O.S-99/1 (ön araştırma) Karar Sayısı: 00-11/109-54 Karar Tarihi:23.03.2000, Resmî Gazete Tarihi: 17.11.2000, Resmî Gazete Sayısı: 24233; Rekabet Kurumu Başkanlığı Kurul Kararları, Dosya Sayısı: D2/2/Ş YA-99-1 (Soruşturma), Karar Sayısı: 00-26/291-161 Karar Tarihi: 17.07.2000, Resmî Gazete Tarihi: 27.06.2001, Resmî Gazete Sayısı:24445 

[9] Rekabet Kurumu Başkanlığı Kurul Kararları Dosya No: D3/2/A.Ç-99/2 Karar No:00-24/255-138, Karar Tarihi: 27.06.2000, Resmî Gazete Tarihi: 29/11/2000, Resmî Gazete Sayısı: 24245

[10] Akıncı, s. 214; Sanlı s. 104. 

[11] Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 374; Eren s. 308

[12] İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s97 erişim tarihi 3.12.021

[13] Ari, s. 201; Aslan, s. 384 

[14] Aslan, s. 675

[15] Sanlı, s. 74

[16] Topçuoğlu, a. g. e., s. 259.*


BİBLOGRAFYA:

  1. Güven, s. 68-69; G. A. Öz, Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması, Rekabet Kurumu, Lisansüstü Tez Serisi No: 4, Ankara 2000
  2.   P. Güven, Rekabet Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara
  3.  P. Güven, Rekabet Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2005, s. 118 
  4. İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s71 
  5. İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s18 
  6.   İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s19 
  7.   Güven, Rekabet Hukuku s 82
  8.   Güven, Rekabet Hukuku s 83
  9.   Akıncı, s. 214; Sanlı s. 104.
  10. Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 374; Eren s. 308
  11.   İSENBİKE KAVAK “REKABET HUKUKU AÇISINDAN TEŞEBBÜS BİRLİĞİ KARARLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ” s97 erişim tarihi 3.12.021
  12.   Ari, s. 201; Aslan, s. 384 
  13.   Aslan, s. 675
  14.   Sanlı, s. 74
  15. Topçuoğlu, a. g. e., s. 259.*

KARARLAR:

  1.   Rekabet Kurumu Başkanlığı Kurul Kararları Dosya No: D3/2/O.S-99/1 (ön araştırma) Karar Sayısı: 00-11/109-54 Karar Tarihi:23.03.2000, Resmî Gazete Tarihi: 17.11.2000, Resmî Gazete Sayısı: 24233; Rekabet Kurumu Başkanlığı Kurul Kararları, Dosya Sayısı: D2/2/Ş YA-99-1 (Soruşturma), Karar Sayısı: 00-26/291-161 Karar Tarihi: 17.07.2000, Resmî Gazete Tarihi: 27.06.2001, Resmî Gazete Sayısı:24445
  2.   Rekabet Kurumu Başkanlığı Kurul Kararları Dosya No: D3/2/A.Ç-99/2 Karar No:00-24/255-138, Karar Tarihi: 27.06.2000, Resmî Gazete Tarihi: 29/11/2000, Resmî Gazete Sayısı: 24245

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir