Uluslararası Ceza Mahkemesi

Hazırlayanlar : ALİCAN ÇALIŞKAN, SEHER ECE AYDIN

 

ULUSLARARASI CEZA HUKUKUNUN GELİŞİMİ

        Genel  hatlarıyla uluslararası hukuk, küreselleşme ve uluslararası toplumun ihtiyaçları çerçevesinde yaklaşık 300 yıllık geçmişe sahip bir alan olmasına rağmen uluslararası ceza hukuku, uluslararası hukuka nazaran daha geç gelişim göstermiş bir alandır. Anılan tarihsel dönemin üniter ulus devletlerinin dönemi olmasının ve bu devletlerin  sahip oldukları mutlak egemenlik anlayışlarının bu gelişimi geciktirdiği söylenebilir. Zira uluslararası ceza hukukunun ortaya çıkış sebeplerinden biri; ceza kanunlarının uygulanması nedeniyle devletler arasında çıkan (yargı yetkisi, suçluların iadesi gibi) ihtilâfların varlığıdır. Uluslararası ceza hukukunun ortaya çıkmasındaki bir diğer önemli sebep ise; uluslararası bazı suçları tespit etme, bunları önleme, ortadan kaldırma ve bu husustaki yetkileri tayin eden kuralların ortaya konması gerekliliğidir. Bu bağlamda uluslararası ceza hukuku; ceza kanunlarının uygulanması nedeniyle devletler arasında çıkan (yargı yetkisi, suçluların iadesi gibi) ihtilâfları ve uluslararası bazı suçları tespit, bunları önleme, ortadan kaldırma ve bu husustaki yetkileri tayin eden kurallardan meydana gelir.

     ‘’ Uluslararası hukuk tarafından ‘suç’ olarak kabul edilen fiiller sadece aleyhine işlendikleri devletlerin menfaatlerini değil, bütün uluslararası toplumun menfaatini zedeler niteliktedir ve suçtan doğrudan zarar görmemiş olsa bile diğer bütün devletlerin de güvenliklerine yönelik bir tehdittir’’[1] Söz konusu ‘uluslararası suçlar’ tüm uluslararası toplumun menfaatlerini zedelediğinden bu suçun faillerinin yargılanması açısından hükümet üstü bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Bu ihtiyacın sonucu olarak uluslararası ceza hukukunun gelişimi hızlanmış ve belli bir zamana yayılarak  teşkilatlanması gerçekleşmiştir.

       ‘’Modern uluslararası toplumun ortaya çıktığı 16. ve 17. yüzyıl boyunca uluslararası hukuk, egemen devletlerin birbirleriyle ilişkilerini düzenlemekteyken yakın zamanlarda uluslararası hukuk sadece devletler arası ilişkilerde değil, belli koşulların varlığı halinde bireylerle devletlerin uluslararası nitelikteki ilişkilerine de uygulanmaya başlamıştır[2].’’ Yerleşen bu uygulamanın yanında bireylerin uluslararası alanda cezai sorumlulukları çeşitli teoriler etrafında uzunca süre tartışılmıştır. Fakat deniz haydutluğu ve köle ticareti suçlarını işleyen bireylerin uluslararası cezaî sorumluluklarının kabul edilmesinin ardından, Nürnberg Mahkemesi’nin savaş suçu işleyen bireylerin uluslararası cezaî sorumluluklarına karar vermesi ile kişilerin uluslararası cezaî sorumluluklarının olamayacağını ileri süren teoriler geçerliliğini yitirmiş ve bireylerin de uluslararası cezai sorumlulukları olabileceği ve bu çerçevede yargılanabileceği açık bir şekilde ortaya konmuştur[3].

 

 ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN KURULMASI SÜRECİ

      Kamu kuruluşlarını ve uluslararası suçları işleyen bireyleri yargılayabilecek uluslar arası bir mahkemenin kurulması ilk olarak 1919’da gerçekleşmiş olan Paris Barış Konferansı’nda gündeme gelmiştir. Teklif 1937 yılında Cenevre’de bir konferansta ortaya atılmıştır. Sonuç olarak uluslararası terörizm hareketlerini engellemek amacıyla kurulacak uluslararası bir mahkemenin kurucu şartları bir sözleşme ile oluşturulmuş ve bu anlaşma 13 ülke tarafından imzalanmıştır. Ancak bu ülkeler anlaşmayı onaylamamış ve sözleşme yürürlülüğe girmemiştir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefik Devletler liderlerinin Mihver Devletler liderlerini savaş suçlarından ötürü dava etmesiyle beraber Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (United Nations General Assembly) bu tür uluslararası davaları takip edecek ve karara bağlayacak bir mahkemenin gerekliliğini fark etmiştir. Genel Kurul’un isteği üzerine Uluslararası Hukuk Komisyonu (International Law Commission) iki statü taslağı oluşturmuş ancak bu taslaklar Soğuk Savaş döneminin başlamasıyla rafa kaldırılmıştır.

Uluslararası uyuşturucu ticaretinin büyük boyutlara ulaşması, Yugoslavya Savaşları ve Ruanda Soykırımı kalıcı bir uluslararası ceza mahkemesinin gerekliliğinin altını çizen birçok olaydan sadece bazılarıdır. Nihayetinde 1994’te Uluslararası Hukuk Komisyonu (UHK) Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurucu statüsünün son taslağını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunar ve mahkemenin statüsü olacak antlaşma üzerine müzakere yapmak amacıyla bir konferans düzenlenmesini önerir. Mahkemenin kurulmasına yönelik büyük önem taşıyan konuların tartışılması amacıyla bir komisyon kurulur ve bu komisyonun raporları dikkate alınarak bir hazırlık komitesi oluşturulur. New York’taki Birleşmiş Milletler karargâhında yapılan altı oturum sonucu 1998 yılında Hollanda’nın Zutphen kasabasında tasarı makaleleri birleştirilir.

17 Temmuz 1998 tarihinde Roma’da Birleşmiş Milletler önderliğinde gerçekleştirilen bir konferans ile kurucu belgesi Roma Statüsü olan Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü,  7 (Çin, Irak, İsrail, Libya, Katar, Birleşik Devletler ve Yemen) ret, 21 çekimser ve 120 kabul oyuyla kabul edilmiştir. Bu mahkemenin faaliyete geçebilmesi için gerekli 60 oya 11 Nisan 2002’de ulaşılmış ve mahkeme resmen faaliyete geçmiştir[4]. Roma Statüsü, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurucu belgesi olan antlaşmadır. Statü, mahkemenin yapısını ,faaliyetlerini ve yetkilerini belirler. Roma statüsü dört ana uluslararası suç olduğunu belirtmiştir ve Uluslararası Ceza Mahkemesi bu suçları araştırma veya yargılama gücünde veya isteğinde olmayan ülkelerde işlenen suçları araştırır ve yargılar. Bu suçlar: Soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları ve ihlal suçlarıdır. Bu suçlar herhangi bir zaman aşımına tabi tutulamaz. Bununla beraber Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yetki verilmiş suçların da incelemesi ve yargılaması yapılabilir. Roma Statüsü bir giriş,13 bölüm ve 128 maddeden oluşur[5].

MAHKEMENİN YETKİSİ

   Uluslararası Ceza Mahkemesinin kişiler bakımından yetkisi gerçek kişileri kapsamaktadır (md. 25/1). Mahkeme yetkisine giren suçlarla ilgili olarak suçu bizzat işleyen, işlenmesini emreden, isteyen ya da özendiren, suçun işlenmesine yardımcı veya ortak olan ya da herhangi bir biçimde suçun işlenmesine veya teşebbüsüne katılan, soykırım suçu ile ilgili olarak da bu suça doğrudan ve kamu önünde özendiren kişileri yargılama yetkisine sahiptir (md. 25/3). Ancak, suçun işlendiği sırada 18 yaşını doldurmayan kişiler bakımından yargı yetkisine sahip değildir (md. 26). Buna karşılık, Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı ve Hükümet üyesi olmak dâhil resmî görevde olmak, Mahkeme’nin yetkisini kaldırmadığı gibi (md. 27), askerî lider ya da üst düzey yöneticilerin emir ya da otoritesi altındaki kişilerin anılan üstlerinin bilgisi dâhilinde ya da bilgisi dâhilinde olması gereken durumlarda, eğer anılan üst gerekli ve makul engelleyici önlemler almadıysa, bu üstler de kişisel olarak cezaî sorumlu tutulmaktadır (md. 28). Devlet başkanları dâhil, hiç kimse için yargı bağışıklığı söz konusu olamaz. Mahkeme uluslararası suçlar hakkında yargılama yetkisine sahiptir. Bu suçlar:  Soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları ve saldırı suçlarıdır.

MAHKEMENİN YAPISI

     Roma’da toplanan diplomatik konferans sonunda 17/7/1998 tarihinde kabul edilen Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü ile kurulması öngörülen mahkeme 18 yargıçtan oluşmaktadır (md. 36/1). Ancak  mahkemenin yargıç sayısının arttırılması olanağı vardır (md. 36/2).

Uluslararası Ceza Mahkemesi, başkan ve 4 yargıçtan oluşan İstinaf Bölümüne en az 6 yargıçtan oluşan Birinci Derece Bölümüne ve yine en az 6 yargıçtan oluşan Hazırlık Bölümüne sahip olup, Birinci Derece Dairesi her davaya 3 yargıçla ve Hazırlık Dairesi her davaya 3 ya da bir yargıçla bakmak zorundadır (md. 39). Mahkemenin anılan Bölümlerinden başka Savcılığı ve yazmanlığı bulunmaktadır (md. 34).

Mahkeme hâkimlerinin ceza hukuku veya uluslararası hukuk alanında özellikle insancıl hukuk ve insan hakları uygulamasında bulunmuş olmaları şartı aranır, (md. 36/3) hâkimler 9 yıllığına seçilir, ancak seçilenlerin üçte biri üç yıl, ikinci üçte biri altı yıl, son üçte biri de dokuz yıl için seçilir ve süresi biten hâkim tekrar seçilebilir (md. 36/9).

MAHKEMENİN İŞLEYİŞİ

     Mahkeme failin fiili işlediği kanaatine ulaşması halinde, suçun ağırlığı failin kişisel durumu gibi gerekçelerle Yargılama Usul ve Delil Yönetmeliğine göre cezayı belirler (md. 78). verilebilecek cezalar 77. maddede düzenlenmiş olup, bunlar 30 yıla kadar hapis, fiilin özel ağırlığı ile failin kişisel durumunun haklı göstermesi halinde ömür boyu hapis cezalan olup, bu cezalara Yargılama Usul ve Delil Yönetmeliğinde öngörülen ölçütlere göre belirlenecek bir para cezası ile iyi niyetli üçüncü kişilerin haklarına zarar vermemek kaydıyla cürümden doğrudan veya dolaylı olarak sağlanan menfaat, mal ve sermayenin müsaderesi eklenebilir.

      Buna karşılık, bir yıl önceden bildirmek kaydı ile, bir üye devlet isterse, Mahkeme’nin kendi topraklan veya vatandaşları üzerindeki yargılama yetkisine son verebilir. Ancak, bu karar, açılmış davalara bakılmasına ve Mahkemeye yardım yükümlülüğüne engel teşkil etmeyecektir (md. 26). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılama usulü Statü’ye taraf bir devletin ya da Güvenlik Konseyi’nin başvurusu ya da Savcının kendiliğinden soruşturma açması ile başlamaktadır (md. 13-15 ve 53). Savcı iddianamesini Hazırlık Dairesine sunmakta ve anılan Dairenin uygun görmesi durumunda, suç failinin tutuklanması ve mahkemeye çıkarılması konusunda karar alması söz konusu olmaktadır (md. 18 ve 58). Daha sonra suç faili ile ilgili ilk duruşma, kendisine isnat edilen suçu bildirmek üzere Hazırlık Dairesince yapılmaktadır (md. 61). Suç failinin yargılanması gereği sonucuna varılırsa sanık Mahkeme Başkanının oluşturacağı bir Birinci Derece Dairesine yargılanmak üzere sevk edilmektedir (md. 61/11). Mahkeme kararını oybirliği ile alma çabası sarf etmekle yükümlü olup, bu olanaklı değilse karar oyçokluğu ile alınmaktadır (md. 74/3). Mahkeme’nin vereceği ceza hapis cezası ile sınırlı olup, bu ceza olağan olarak en fazla 30 yıl ve çok ağır suçlar için müebbet hapis olabilmektedir (md. 77) Kararlara karşı istinaf ve karar gözden geçirme yolları açıktır (md. 81-84). Cezaların çekilmesi bu görevi yüklenmeyi kabul eden devletler arasından Mahkemece seçilen devlette gerçekleştirilmektedir (md. 103).

Statü’de askeri komutanın emrindeki astların fiillerinden ve sivil hiyerarşik amirlerin de emrindeki astların fillerinden sorumlu tutulması ilkesi benimsenmiştir (md. 28/2).

ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNE ÜYE DEVLETLERİN ÖDEVLERİ

    Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin görevine giren suçlarda, gerek ön soruşturma ve gerekse son soruşturma aşamalarında, devletler mahkeme ile en geniş biçimde işbirliği yapma yükümlülüğünü üstlenmişlerdir (md. 86). Üye devletlerin tüm makamları, mahkeme tarafından istenen bilgilerin gizliliğine riayet etmek zorunda olup (md. 87/3), bu yüzden her devletin tam bir işbirliği sağlamak için ulusal mevzuatında gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. (md. 88). Mahkeme hükümetler arası örgütlerden her türlü bilgi ve belgeyi isteyebileceği gibi (md. 87/6), üye olmayan devletleri de işbirliğine davet edebilir (md. 87/5). Mahkememin sunduğu delilleri dikkate alarak savcının istemi uygun bulması halinde bir devletten şüpheliyi yakalayıp kendisine teslim etme kararı alabilir (md. 58). Üye devletler bu karara uymak ve ilgili kişileri teslim etmek zorundadır. (md. 89).

 

STATÜNÜN TARAFLARI

[6]           2016 Martından itibaren bu statüyü 124 ülke tanımaktadır. Statüyü bütün Güney Amerika ülkeleri, Avrupa ülkelerinin çoğu ve Afrika ülkelerinin neredeyse yarısı tanımaktadır.41 Birleşmiş Milletler üye ülkesi ise antlaşmayı imzalamamış ve tanımamıştır.Countries-status-on-the-International-Criminal-Court

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Roma Statüsü’nde belirtilmiş olup Roma Statüsü’ne taraf olan ülkelerde işlenen suçları araştırır, dava açar ve bu davaları bir karara bağlar. Bu kararlardan başlıcaları;

DEMOKRATİK KONGO CUMHURİYETİ

          Devlet başkanının yazılı talebi üzerine Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde başlatılan soruşturma sonucu savaş suçu işlenmiş olduğu (özellikle 15 yaşının altındaki çocukların askere alınması ve kullanılması), tespit edilmiş ve Kongo Vatanseverleri Birliği lideri Thomas Lubanga’nın tutuklanması kararı verilmiştir.(6 Kasım 2006)(Zanlı tutuklanmıştır.)

UGANDA

         Devlet başkanının yazılı talebi üzerine Uganda’da başlatılan soruşturmada insanlığa karşı suçlar(kölelik, tecavüz suçları, cinayet, seks köleliği) ve savaş suçları(sivillerin katledilmesi, yağma, 15 yaşının altında çocukların silahlı çatışmalarda aktif olarak kullanılması) işlendiği tespit edilmiştir ve LRA(Lord’s Resistance Army/Tanrının Direnişi Ordusu)’nın 5 lideri – Joseph Kony, Vincent Otti, Raska Lukwiya, Okot Odhiambo, Dominic Ongwen – hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştır(Ekim 2005).Ancak suçlulardan hiçbiri yakalanamamıştır.( Otti 2007, Lukwiya 2006 yılında ölürken diğer suçlular kaçak konumundadırlar.)

LİBYA

         İnsanlık suçlarının işlenmesine(cinayet ve zulüm) dolaylı yoldan destek vermesi sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından 27 Haziran 2011’de resmi olarak tanınmamasına rağmen(Bir Eylül Büyük Devriminin Rehberi lakabıyla) Libya’yı 42 yıl boyunca yönetmiş olan Muammer Kaddafi(Muammer Muhammed Abu Minyar el-Kaddafi) hakkında tutuklama kararı verilmiş, 20 Ekim 2011’de öldürülmesiyle dava düşmüştür.

ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ

        Yerel Mahkeme’nin talebi üzerine bu mahkemenin olayları araştırma veya yargılama imkânının kısıtlılığı üzerine Orta Afrika Cumhuriyeti’nde soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma bir karara bağlanmamış ve herhangi bir tutuklama kararı verilmemiştir, ancak dosyada eski devlet başkanı ve başkan yardımcısının işlediği iddia edilen cinayet ve tecavüz suçlarıyla birlikte soykırım iddiaları da mevcuttur.(2006)

SUDAN

           Sivillere yönelik cinayet, işkence ve tecavüz suçlarının artarak devam ettiği Darfur’da, Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre, sadece 2006 yılında 200 binden fazla insan yerinden olmuştur. Hükümetin, Darfur bölgesinde, geniş çaplı bir “etnik temizlik” başlattığı iddiaları üzerine olay Uluslararası Ceza Mahkemesi(UCM)’ne taşınmış ve Sudan İnsani İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Ahmed Harun ve Cancevit lideri Ali Kuşhayb ile Devlet Başkanı Ömer Hassan Ahmad El-Beşir hakkında tecavüz, cinayet, sivil nüfusa saldırı, insanlık dışı eylem, işkence, yağma ve insanlık onuruna aykırı eylem suçlamalarını içeren toplam 51 savaş suçu ve insanlığa karşı suç nedeniyle yakalama emri çıkartılmıştır. Ömer Hassan Ahmad El-Beşir için çıkarılan bu emir UCM’nin görevdeki bir devlet başkanı için çıkarttığı ilk yakalama emridir.

KENYA

       Kenya’da 2007 yılı Aralık ayında yapılan tartışmalı başkanlık seçimlerinin ardından başlayan kabileler arası çatışmalarda binden fazla kişi ölmüş, binlerce kişi ciddi bir şekilde yaralanmış, 300 binden fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Çatışmalarda kadınlara karşı yaygın cinsel şiddet uygulanmış; evler yakılarak bölgede yaşayan halk zorla göç etmek durumunda bırakılmıştır. Ön Dava Dairesi, 8 Mart 2011 tarihinde Ocampo Altılısı olarak bilinen, aralarında Kenya Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Uhuru Kenyatta’nın da bulunduğu üç hükümet üyesi ve hükümet karşıtı Turuncu Demokratik Hareketi (Orange Democratic Movement – ODM) üyesi üç kişinin bulunduğu altı kişi hakkında celpname yayınlamıştır. Kenya soruşturması, savcının devletler ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin talebiyle değil kendi inisiyatifiyle, re’sen başlattığı ilk soruşturmadır.

 FİLDİŞİ SAHİLİ

      Fildişi Sahili eski cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo, ülkesinde Aralık 2010 seçimleri sonrasında seçimi kendisinin kazandığı iddiasıyla koltuğu rakibi Alassane Quattara’ya vermeyi reddetmiş ve ülkesinde seçim sonrası çıkan olaylarda; cinayet, tecavüz ve işkence gibi insanlığa karşı dört ayrı suç işlediği gerekçesiyle hakkında UCM tarafından 23 Kasım 2011 tarihinde tutuklama kararı çıkarılmıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi; Gbagbo ve eşi tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde belirli bir etnik ve dini gruba karşı geniş çaplı bir saldırı düzenlendiği, bu saldırıların geniş bir coğrafi alanda aynı yöntem ile yapıldığını belirtmektedir. Gbagbo, mahkemenin kurulduğu 2002 yılından bu yana yargılanan ilk eski devlet başkanıdır. Fildişi Sahili eski bakanı Charles Ble Goude hakkında da  yine insanlığa karşı işlenen 4 adet suçu nedeniyle 21 Aralık 2011 tarihinde tutuklama kararı çıkmıştır.

MALİ

      Mali’nin kuzey bölgesinde Ocak 2012’de hükümete bağlı güçler ve bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan Tuareg isyancıları arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. 16 Ocak 2013 tarihinde Savcılık Ofisi, Mali’de Ocak 2012’den bugüne yaşanan olaylarla ilgili olarak soruşturma başlatmıştır. Mali Hükümeti’nce 13 Haziran 2012 tarihinde UCM’ye başvurulmuştur. Savcılık Mali’nin kuzeyinde cinayet, tecavüz ve çocukların askere alınması suçlarıyla ilgili raporları incelediğini ve bu nedenlerle soruşturma açıldığını belirtmiştir. Başsavcılık soruşturma için geçerli nedenlerin olduğuna karar verip davayı Ön Dava Dairesi 2’ye iletmiştir.

KAYNAKÇA

www.mfa.gov.tr (son erişim tarihi 24.03.16/ 12.58)

www.uhdigm.adalet.gov.tr (son erişim tarihi 24.03.16/12.57)

en.wikipedia.org (son erişim tarihi 24.03.16/12.56)

www.icc-cpi.int (son erişim tarihi 24.03.16/12.55)

www.ucmk.org.tr (son erişim tarihi 24.03.16/12.50)

DİPNOTLAR

[1] WOETZEL, Robert: The Nürnberg Trials International Law ; London, 1962, s. 109 vd.

[2] WOETZEL : a.g.e. ; s.97

[3] GREIG, D.; International Law ; London, 1970, s. 91-92

[4] www.mfa.gov.tr (son erişim tarihi 24.03.16/13.00)

[5] www.uhdigm.adalet.gov.tr (son erişim tarihi 24.03.16/13.01)

[6] https://en.wikipedia.org/wiki/States_parties_to_the_Rome_Statute_of_the_International_Criminal_Court (son erişim tarihi 24.03.16/13.07)