Platon ve Farabi’nin İdeal Devletleri

Yazar: Batın Aydın

Editörler: Emrecan Çetin, Rabia Öztürk

Platon’un Devlet Görüşü

Antik Yunan düşünürlerinin en çok önem verdiği konulardan birisi de devlet yapısının ne olduğu ve ideal devlet düzeninin nasıl olacağı konusudur. Bu düşünürlerin ortaya attığı görüşlerin en popüleri diyebileceğimiz görüşler ise Platon’a aittir. Yazının bu bölümünde çok ayrıntılı olmamakla birlikte Platon’un bu görüşlerine odaklanılacaktır.

Platon’un siyaset felsefesine girmeden önce genel felsefesini kısaca açıklamak iyi olacaktır. Buradan hareketle Platon’un siyaset felsefesi daha iyi anlaşılabilecektir.

Platon felsefesi antik zamandan günümüze kadar ve hala olmak üzere düşünürler tarafından derinlemesine irdelenmiştir. Platon, yaşadığı dönemden yola çıkarak felsefesini siyaset felsefesi merkezli olarak inşa etmiştir. Siyaset felsefesi dışında Platon’un en dikkat çekici kuramı “idealar kuramı”dır. İdealar kuramında Platon, yaşadığımız dünyanın “idealar evreni”nin bir yansıması olduğunu ve gerçek evrenin idealar evreni olduğunu açıklar. Ontolojik alanda onun için ikilik söz konusudur. Nesneler, ideaların kötü birer kopyası ve yansımasıdır.[1] Bu düşüncesiyle Platon, idealist felsefenin öncüsü olmuştur. İdealar kuramından ayrı olarak Platon, toplum felsefesi üzerinde de yoğunlaşmıştır ve toplumun belirli sınıflardan oluştuğunu söylemiştir. Bu sınıflar Yöneticiler, koruyucular ve besleyicilerdir (üreticiler). Aynı zamandan Platon, toplumun bu sınıf kavramına dikkat edilerek yönetilmesine dikkat çekmiştir.

“Devlet (Platon’un eseri), yönetenlerin, kendi felsefi bilgilerini , kendileri açısından neyin iyi olduğunu bilme yeterliğinden yoksun kişilerin yararına kullandıkları ütopik bir devletin incelikle inşası yoluyla, kendi doğruluk kuramına erişir.”[2]

Platon’un devlet görüşü topluma ve yönetime dair düşüncelerinin derin tesiri altındadır. Bu devlete dair görüşleri ise Devlet (Politeia) ve Yasalar (Nomoi) isimli eserlerinde çok net olarak görürüz. Devlet, bir diyalog şeklinde ilerler ve diyaloğun başkahramanı Platon’un hocası olan Sokrates’tir. Bu diyalogta başlangıç “Adalet Nedir?” sorusudur. Devlet adlı eser, Adalet, toplum yapısı, yönetim, ideal devlet düzeni vs.gibi çeşitli ama bağlantılı konuların tartışıldığı bir eserdir.

“Atina’ya giriş limanı ile yeniden doğuş limanı arasında bir grup genç bir site inşa edecek, savaşlara girecek, spor, şiir ve müzikle uğraşacak, mülkiyeti yeniden paylaştıracak ve kadınları kendi siyasi eşitleri olarak göreceklerdir; bunların hepsini de siyasi iktidar peşinde koşmayı bırakıp felsefe ile bilgeliğin yüksek hızlarına yelken açmak için yapacaklardır.” [3]

Platon’un ideal devleti adeta bir felsefe ülkesidir. Çünkü Platon’a göre ideal devletin yöneticisi bir “filozof kral” olmalıdır. Filozof kral devlet yönetimine oldukça hakimdir çünkü bunun eğitimini uzun yıllarca almıştır ve bu kişi çok iyi düzeyde bilgilerle donanmış bireydir. Toplumda yönetici olma kudretine sadece filozoflar sahip olabilir ve bu kişiler bu noktaya gelene kadar gerek pozitif bilimler alanında gerek beden eğitimi alanında gerekse felsefe alanında mükemmel eğitim almalıdırlar. Elbette ki bu ideal devlet düşüncesi sadece yönetici sınıfına ait fikirler içermez. Koruyucu sınıfın gençleri Platon için oldukça önemlidir ve bu genç bireyler her yönden çok iyi bir eğitim görmelidirler. Böylelikle ileride onların arasından filozof krallar çıkabilsin. Platon için ideal devlette esas olan diğer bir husus da her sınıfın kendi işini yapması ve bu alanda ustalaşmasıdır. Her sınıf kendine ait işle uğraşmalı ve kendine ait erdemin gereklerini yapmalıdır. Bütün sınıflar birbirlerinin yaptığı işlere muhtaçtır. Bu yüzden bu işlerin aksatılmaması ve usta bir şekilde yerine getirilmesi önemlidir.

Yazının bu kısmında değineceğimiz son şey söz konusu ideal devlette ortadan kaldırılan kavramlardır. Platon’un ideal devletinde aile kavramının ortadan kaldırılır. Çünkü aile kavramı toplum olma bilincini engelleyecek ve çıkar gözetilebilecek bir kavramdır. Bu yüzden ideal devletin toplumunda aile diye bir kavram olmamalıdır. İdeal devlette ortadan kaldırılan tek husus aile değildir. Bunun yanında özel mülkiyet de ortadan kaldırılmalıdır. Bunun da nedeni aileye benzer. Özel mülkiyete sahip birisi toplumun değil kendi çıkarlarını ön planda tutacaktır.

“Sokrates (Devlet diyaloğunun baş kahramanı Platon’un hocası Sokrates’tir.), gençlerin yeni olan her şeyi coşkuyla karşılamalarına bıyık altından gülse de gençlere özgü hazları ciddiye alır ve kalıp olacakları görmeye razı olu. Gençlerin hazzettikleri şeyleri yargılamak, bir kenara atmak ya da geçiştirmek değil, onların hak ettiği ilgiyi göstermek gerekmektedir.” [4]

“Platon, politikayı insanların yaşadığı topluma yön verme, rızalarına dayanarak insanları yönetme sanatı olarak görür” ⁵[5]

Farabi’nin Devlet Görüşü

Platon’dan sonra rotamızı biraz daha Doğu’ya dönüyoruz ve zamanda da yaklaşık 1300 sene sonrasına gidiyoruz. Platon’dan yola çıktığımız için karşımıza çıkan kişi Farabi oluyor. Yazımızın ikinci bölümünde Farabi’nin ideal devletini ve bu devletin Platon’un ideal devletiyle olan ilişkisini ele alacağız.

Farabi, 872-950 yıllarında yaşamış Türk-İslam filozofudur. O, klasik Yunan felsefesi ile İslam’ı birbiriyle uzlaştırmaya çalışmış olan ilk filozoftur. Farabi, iki özelliği ile yani genel olarak Antik Yunan felsefesi, özel olarak Platoncu-Aristotelesçi siyaset felsefesini İslam’la bağdaştırmak, uzlaştırmak çabası ve bu amaçla kurduğu sistemi ile İslam düşüncesini ve kendisinden sonra gelen diğer filozofları derinden etkilemiştir.[6]

Yazının bu kısmında esas olarak ele alacağımız eser Farabi’nin İdeal Devlet isimli eseridir. Farabi’nin Ara Ahl al-Madina al-Fadıla adını taşıyan bu eserini dilimize farklı biçimlerde En Mükemmel Toplumun Yurttaşlarının Görüşlerinin Ana İlkeleri olarak da çevirmek mümkündür.[7]

Farabi, İdeal Devlet eserine Vahdet-i Vücud yani Mutlak Varlık kavramını açıklayarak başlar. Bu görüş elbette tahmin edilebileceği gibi İslam görüşünün bit etkisi olarak ortaya çıkmıştır. Mutlak Varlığın özellikleri, var oluşu, kendisinden kaynaklanan diğer varlıklarla olan ilişkisi ve o varlıklardan farkını anlatır. Mutlak Varlığı açıkladıktan sonra ise mutlak varlığın kendisinden kaynaklanan varlıkları ve cisimleri açıklamaya başlar. Varlıkları kendi arasında derecelendirir ve bazılarının mutlak varlığa ve tanrısallığa daha yakın olduğunu söyler. Bunları da açıkladıktan sonra İnsan organizması hakkında konuşur ve insan ruhundan, aklından, tahayyül kuvvetinden ve iradesinden bahseder.

Bizim bu eserdeki odak noktamız ise bu konulardan sonra ele alınan konular olacaktır. Yani insanın toplumlaşma hareketi ve bu toplumlaşmadan doğan yönetim ihtiyacı. Her insan kendini devam ettirmek ve en üstün mükemmelliğini elde etmek içim birçok şeye muhtaç olan bir yaratılışta (fıtrat) varlığa gelmiştir. Her insan özel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için birçok insana muhtaçtır.[8]

Farabi, yöneten ile halkın ilişkisini insan vücudundaki yönetici organ (Farabi’ye göre bu organ kalptir.) ile diğer organların ilişkisine benzetir. O’na göre kalp nasıl diğer organlara göre daha mükemmel yani organların en mükemmeli ise toplumu yöneten de diğerlerine göre daha mükemmel yani onların en mükemmelidir. Farabi’nin ideal devletinin (erdemli toplumunun) yöneticisinin özellikleri Platon’un ideal devletinin başına koyduğu yöneticisinin özellikleri ile oldukça benzerdir. Platon’un ideal devleti nasıl bir felsefe ülkesiyse Farabi’nin erdemli toplumunda da bunu görürüz. Farabi de Platon gibi yönetici olacak kişinin yöneticilik kabiliyetinin doğuştan geldiğine inanır. Farabi’nin erdemli toplumun yöneticisi, mükemmelliğine ulaşmış ve bilfiil akıl ve bilfiil akılsal olmuş bir insandır. Onun muhayyile kuvveti, tabiatı gereği mükemmelliğin en son haddine varmıştır.[9] Platon’nun filozof kralı gibi O da filozof olmalıdır. Filozof olmanın yanında güzel konuşma kabiliyetine sahip olmalı, tabiatı gereği doğruluğu sevmeli; yemek, içmek, cinsel zevklerden uzak olmalı, yüksek ruhlu (kabir al-nafs) olmalı; gümüş, altın gibi dünyevi şeylerin peşinden koşmamalı, tabiatı gereği adaleti ve kişileri sevmeli ve en son olarak cesur, korkusuz olmalıdır.[10] Bütün bunları toplarsak Farabi’nin ideal devletinin yani erdemli toplumun yöneticisi Platon’un ideal devletinin yöneticisi gibi filozof, düşünme kabiliyeti mükemmel denebilecek düzeyde, çok iyi eğitimli, dünyevi zevklerden uzak bir kişidir.

Farabi’ye dair değineceğimiz son şey ise erdemli toplumun özelliklerinin nasıl olacağıdır. Şehirler, özelliklerini onu yöneten kişilerin özelliklerinden yola çıkarak kazanırlar. Bu yüzden erdemli şehrin (toplumun) özellikleri de Filozof-kral ile doğru orantıda olacaktır. Erdemli Şehrin insanları dünyevi zevklerden uzak, mutluluğu ve iyiliği paradan veya amaçsız manevi duygularda aramaz. (Platon’un ideaların en büyüğü olarak tanımladığı ‘iyi ideasını’ hatırlayalım) Erdemli şehirden farklı olarak cahil şehir, bozuk (fasık, sapkın) şehir, karakteri değişmiş (mubaddala) şehir ve doğru yolu bulamamış (şaşkın) şehirden de bahseder Farabi.[11] Cahil şehir, dünyevi zevkler için yaşayan servet, saygınlık ve şehvet meraklısı insanlardan oluşur ve bu şehrin yöneticisi de bu özelliklere sahiptir. Bozuk şehir, erdemli şehrin fikirlerini bilmekle ve savunmakla birlikte cahil şehir gibi davranan şehirdir. Karakteri değişmiş şehir, eskiden erdemli şehrin fikirlerini benimseyip uygulamasına rağmen sonradan bu özelliğini yitirmiş şehirdir. Son olarak doğru yolu bulamamış şehir ise Tanrı ve sonraki dünyaya dair yanlış düşüncelere sahip olan şehirdir ve bu şehrin yöneticisi de kendisine vahiy indiğini söyleyen yalancı bir peygamberdir.

Kaynakça

1.         Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayınevi, 6. baskı

2.         Jeffrey Abramson, Minerva’nın Baykuşu, dipnot yayınevi 2. baskı

3.         Jacqueline Russ, Avrupa Düşüncesinin Serüveni, Doğu Batı Yayınevi 4.baskı

4.         Farabi, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı


[1] Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayınevi 6. baskı s.155

[2] Jeffrey Abramson, Minerva’nın Baykuşu, dipnot yayınevi 2. baskı s.55

[3] Jeffrey Abramson, Minerva’nın Baykuşu, Dipnot Yayınevi 2. baskı s.25

[4] Jeffrey Abramson, Minerva’nın Baykuşu, Dipnot Yayınevi 2. baskı s.26

[5] Jacqueline Russ, Avrupa Düşüncesinin Serüveni, Doğu Batı Yayınevi 4.baskı s.57

[6] Farabi, İdeal Devlet, Ahmet Arslan önsözü, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı, s.V

[7] Farabi, İdeal Devlet, Ahmet Arslan önsözü, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı, s.XIX

[8] Farabi, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı, s.97

[9] Farabi, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı, s.104

[10] Farabi, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı, s.108

[11] Farabi, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İş Bankası Kültür Yayınları 8. baskı, s.111

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir