UKRAYNA – RUSYA SAVAŞININ TARİHSEL KÖKENİ VE GÜNÜMÜZ

Yazarlar: Furkan Efe YILDIRIM – Şeyma SEYAN

Editör: Rabia ÖZTÜRK

UKRAYNA – RUSYA SAVAŞININ TARİHSEL KÖKENİ VE GÜNÜMÜZ

Ukrayna ve Rusya aynı kökene, dile ve kültüre sahip; Slav ırkından iki farklı millet olarak karşımıza çıkar. İlerleyen dönemlerde Sovyet Rusyası’nın yıkılmasıyla birlikte kendi bağımsızlığını elde eden ülkeler arasında bulunan Ukrayna’yı tarih sahnesinde gözlemleyebiliriz. Rusya ise Sovyetler Birliği topraklarını kendi kontrolünde tutmak ve eski gücüne ulaşmak amacıyla Ukrayna’nın hala kendi toprağı olduğunu savunmaktadır. Günümüzde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin sık sık “tek halk” tan bahsederek bunu gözler önüne sermektedir. Bu iki ülkenin iç içe geçmiş coğrafyası yerel, ulusal ve bölgesel birçok kriz ve gerginliği tetiklemiştir.Kırım’ın işgaliyle derinleşen bu kriz son olarak 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan bir sıcak savaş olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Ukrayna’nın Bölge İçindeki Önemi 

Ukrayna konum olarak  Rusya ve Avrupa arasında stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Bu tip sebepler sonucu Ruslar, Ukrayna’yı “geçiş bölgesi”, “stratejik bir bariyer” ve “ Doğu bloğundan Batılı ülkeleri ayıran bir tampon bölge” olarak görmüşlerdir. Ukrayna kelimesinin anlamına bakıldığında; “Ukraina” kelimesi Rusça’da “sınır ülkesi, uç ülkesi” gibi anlamlara gelmektedir. Bu sebepler bir yana Rusya’nın tampon bölgesi olan Ukrayna aynı zamanda Rusya’ nın Batı’ yla  arasında enerji naklettiği bir koridor görevi de görmektedir. Enerji açısından doğalgaz ve petrol gibi yataklarıyla da fakir olan Ukrayna, Rusya’ya bağımlı bir ülkedir. Bundan dolayı Rusya’ nın enerji kaynaklarına sahip olması; Ukrayna’ nın ise geçit konumunda olması sebebiyle iki ülkenin birbirine “karşılıklı bağımlılığı” söz konusudur. 

Ukrayna’nın Tarihi ve Rusya – Ukrayna İlişkilerinin Perde Arkası

Ukrayna’nın ve Rusya’nın kökeni incelendiğinde iki milletin de Slav olduğundan, aynı zamanda kültürel ve dilsel açıdan da birbirine benzeyen yapıları olduğundan bahsetmiştik. Tarihte Kırım Hanlığı’nı işgal ettikten sonra Ukrayna’da kendi hakimiyetini kuran Ruslar, Beyaz Ruslar ve Ukraynalıları da içeren ‘Büyük Rus Ulusu’ projelerini gerçekleştirmek üzere adımlar atmışlardır. Bu gelişmeler karşısında Ukrayna’da bulunan seçkinler ise “Rusya’dan bağımsız, kendi tarihi, dili ve kültürü olan bir Ukrayna ulusu kurma” yolunda gelişmeler göstermiştir.  II. Dünya Savaş’ında ise SSCB, Batı Ukrayna’yı işgal etmiş ve tüm Ukraynalılar SSCB çatısı altında birleşmiştir. Savaş boyunca Ukrayna’nın bağımsızlık mücadelesi devam etse de savaşın sonunda Ukrayna yeniden Sovyet işgaline uğramıştır. Belirtilmesi gereken bir diğer durum ise Ukrayna’ nın, Sovyetler Birliği döneminde diğer cumhuriyetlere göre daha ayrıcalıklı bir konumda bulunmasıdır. BM Genel Kurulu’nda SSCB’yi temsil eden üç cumhuriyetten biri (Diğer ikisi Rusya Federasyonu ve Belarus’ tur.) Ukrayna’ydı. Öte yandan Stalin sonrası Sovyet lideri olarak başa gelen Kruschev de Ukraynalı’ dır. Sovyetler Birliği’ nin dağılması kararının görüşüldüğü Mins Zirvesi’ nde Rusya Federasyonu ile Belarus ve Ukrayna liderleri bir araya gelmiştir. Bu olaylar dizisinden sonra Ukrayna kendi içinde ayrılıkçı hareketlerle çalkalanmıştır. Ukrayna 24 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiş ve bu ilan 1 Aralık 1991 tarihindeki halk oylamasında kesinlik kazanmıştır. 1997 yılına gelindiğinde  Rusya ve Ukrayna arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşması imzalanmış böylece Ukrayna’nın bağımsız olması hukuki olarak da netleşmiştir.

Ukrayna’nın Siyasal Hayatında Meydana Gelen Gelişmeler

Ukrayna yarı başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Bağımsızlık kazanmasından bu yana devlet, iç karışıklıklarıyla gündeme gelmiş, bu süreçte Kırım’a özerklik verilmiştir. 

‘Turuncu Devrim ve sonrasında meydana gelen gelişmeler’

Turuncu Devrim olarak isimlendirilen olaylar silsilesinin arka planında dönem içindeki otoriter uygulamalar ve oluşan yolsuzluklara halkın gösterdiği tepki yatmaktadır: Ukrayna sınırları içerisinde seçim kargaşasına dayanan, ABD-Rusya arasında çekişmeye sebep olan olaydır. Rusya’nın seçimi tebrik etmesi, Batılı ülkelerin ise seçimi tanımadılarını ilan etmesiyle içinden çıkılmaz bir hale giren Turuncu Devrim boyunca “seçim” sonuçları tartışılıyor olsa da asıl olay Ukrayna’daki “Batı” ve “Rusya” destekçileri arasındaki mücadeledir. Ukrayna burada sadece cumhurbaşkanını seçmemiş, Batı ve Rusya bloğunda bulunmak arasında da bir seçim yapmıştır. Tercihin Batı’dan yana kullanıldığı Turuncu Devrim süreci dış aktörlerce de desteklenmiştir. Bu konuda ABD ve AB’nin önemli paydaşlar olduğu söylenmektedir. Bir diğer açıdan devrimle birlikte görevden uzaklaşan Rusya yanlısı yönetim, Putin yönetimini rahatsız etmiştir. Bu noktada ise Kremlin yönetimi Batı’yı suçlamıştır. (Kremlin yönetimi kendi içinde Turuncu Devrimi; “anti-demokratik”, “iyi hazırlanmış bir plan” olarak nitelendirmiştir.) 

            2010 yılı seçimlerine bakıldığında; küresel ekonomik kriz, doğalgaz krizi ve politik iktidarsızlıklar gibi sorunlar baş gösterdiği için 2009 senesinin zorlu geçmesi sebebiyle halkın Yuschenko’yu cezalandırdığı kabul edilir: Batı’ya tepki göstermek amacıyla iktidar değişimine gidilmiştir. 

            Ukrayna’nın içinde bulunduğu kriz dönemi, ekonomik ve siyasi sorunlar, yeni başkan Yanukoviç döneminde de  artarak devam etmiştir. Yeni yönetimin Rus yanlısı politikaları Batı’yı bir yana itme anlayışıyla birleşip halkta bir tepkiye yol açmıştır. Halk ise meydanlarda toplanarak yönetimin değişmesinde önemli rol almıştır. Beklenti, Batı yanlısı bir politikayla beraber AB’ye girme isteğidir. Bu gelişmelerden memnun olmayan Rusya, Kırım’daki Rus azınlığını kullanarak Ukrayna-Rusya arasında bir krizi tetiklemiştir. Kırım Yarımadası’ nı askeri gücüyle işgal eden Rusya, açık olarak egemenlik ihtilalinde bulunmuş, bundan da çekinmemiştir. Bu eylem yalnızca Ukrayna ve Rusya arasında etki yaratmamış aynı zamanda Rusya ile Batı arasında da Soğuk Savaş sonrası dönemde en büyük ve ciddi krizin yaşanmasına neden olmuştur.

            Kırım’ın işgal edilmesinin ardından Kırım Özerk Cumhuriyeti, bölgelerinin geleceği hakkında 16 Mart 2014 tarihinde bir referandum yapmıştır. Bu referandumdan çıkan sonuca göre Rusya Federasyonu, Kırım’ın ülkesinin bir parçası olduğunu ilan etmiştir. Bu durum Ukrayna sınırında bulunan Donetsk ve Lugansk bölgelerindeki Rus nüfusunu tetiklemiş böylece bu bölgeler de Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan etmişlerdir. Bu durum sonucunda Ukrayna içinde bir iç savaş çıktığı söylenebilir.

Rusya-Ukrayna Arasındaki Anlaşmazlıkların Temel Noktaları

            Moskova, genel olarak bahsettiğimiz tarihsel süreç esanasında Ukrayna’yı daima kendi gölgesi altında görmüş, Ukrayna’nın bağımsızlığını “geçici bir sapma” olarak nitelendirmiştir. Bu bakış açısını tarihten gelen “eski tebaa ve yönetici, sömürge ve metropol, çevre ve merkez” ilişkisiyle bağdaştırabiliriz. Bu açıdan bakıldığında Rusya’nın 1993 yıllarında benimsediği Yakın Çevre doktrini ile eski Sovyet Cumhuriyetler Birlikleri’ ni kendi arka bahçesi sıfatıyla adlandırdığı yorumlanır. Rusya BDT (Birleşmiş Devletler Topluluğu) bünyesindeki katılımcılarıyla birlikte ülkelerle askeri ve ekonomik alanlara yönelik anlaşmalar yaparak ülkeleri kendine bağımlı hale getirmeye çalışmış ve bunları da politikalarıyla desteklemiştir. Ukrayna özelinde yaptırımlar da uygulamıştır: Ukrayna’nın AB ile yakınlaşması söz konusu olduğunda, Rus pazarının zarar göreceğini söylemiş ve bu şartlar altında Kiev’e belirli gümrük vergileri uygulanacağının altını çizmiştir. Ukrayna her duruma rağmen NATO başvurusunda bulunmuştur. NATO nezdinde ise Moskova ile arasındaki mesafe daralması gibi sebepler bulunduğunu öne sürmektedir. Rusya, bir diğer yandan sahip olduğu enerji kartını, doğal gaz konusunda “havuç sopa” politikasını, kullanmaya devam etmektedir. Çünkü bu, sadece Ukrayna’yı değil aynı zamanda Ukrayna’nın geçiş güzergahında olduğu Avrupa’yı da yakından etkilemektedir.

Günümüz

            Ukrayna-Rusya Krizi; 24 Şubat 2022 tarihinde Rus ordularının Ukrayna’ya girmesiyle başlayan ve  hem bölgesel hem de küresel dengeleri değiştiren sıcak çatışmadır. İçinde bulunulan kriz döneminde ABD ve AB, Rusya’ya karşı ekonomi başta olmak üzere birçok alanda yaptırım uygulamaktadır. Rusya’ nın günümüzde karşılaştığı bu yaptırımlara karşı, geçmişten beri takip ederek incelediğimiz gibi, Batı’ya meydan okuma politikasında herhangi bir değişiklik görülmemektedir. Rusya Silahlı Kuvvetlerinin Soğuk Savaş sonrasında en büyük çaplı askeri harekatına giriştiği söylenebilecektir. Sıcak savaş konusunda düşüncelerimizi, Britanya’nın başbakanı David Lloyd George’un Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan bir röportajdaki sözleriyle aktarmak istiyoruz: “İnsanlar eğer cephede ne olduğunu bilselerdi, savaş hemen yarın sona ererdi. Ama tabii bilmiyorlar, bilemeyecekler…” 

KAYNAKÇA:

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir